Yıllarca zihnimin bir köşesinde okuma listemde tuttuğum Aylin Radomisli Cates’in hayatını konu alan bu roman nihayet benimle buluştu ve bir nefeste kendini okuttu.
Aylin bir kişinin hayat hikayesi olmaktan öte yaşamadığım, şahidi olamadığım, merak ettiğim bir döneme, Cumhuriyet sonrası Türk toplumunun elit diyebileceğimiz bir parçasının gerçekliğine dair kapsayıcı olmasa da ışık tutan bir belge oldu benim için. Bugünü yeni bir perspektif ve idrak katmanı ile anlamama yardımcı oldu.
Aynı zamanda yabancı menşeili okulların en masum halleri ile düşünüldüğünde (diğer birçok gizli amaçları dışında) bile topraklarımızda nasıl insan madenciliği yaptığını müşahede etmiş oldum. Çoklu kültürel katmanlaşma ve hibrit kültürlü geçişken bireyler oluşturmanın uluslararası ilişkiler oluşturmadaki rolünü daha iyi anladım.
Kitap sadece Aylin’in hayatı üzerinden ip uçları vermedi bana. Aynı zamanda ablası Nilüfer ve Eşi Kasım Gülek üzerinden yakın tarihimize dair önemli ip uçları da sundu.
Her kitap yazarın beklentisinin ve ifadesinin ötesinde okuyanda bambaşka kapılar açar ve fikirler oluşturur.